Uzun süredir görmediğim bazı arkadaşlarımla karşılaştığımda düzenli olarak, ‘’Bir ara mutlaka buluşalım, organize olalım.’’ minvalinde cümleler kurup dağılıyoruz. İki taraf da gönülden istemesine rağmen bazen vakit bulamıyor, bazen de harekete geçmekte ciddi anlamda zorlanıyoruz. Zaman, avuçlarımızın arasından hızla kayıp giderken anın büyüsüne kapılıp, yapmamız gerekenleri başka baharlara bırakabiliyoruz. Kötü Alışkanlıklardan Kurtulma Rehberi serisinin bugünkü konusu, erteleme alışkanlığı.
Alışkanlık hâline gelmiş bir erteleme durumu, kötü sonuçlara yol açabilir. Teslim tarihi yaklaşan görevler sayıca çoğaldıkça kişi üzerindeki baskı artar. İşlerin son dakikaya kalması hem verimli çalışmayı engeller hem de yüksek strese yol açar. Her şey biriktikçe birikir… Sonucun kalitesi azaldıkça kendine olan inanç zedelenir. Nihayetinde elde, motivasyon kaybına uğramış yorgun bir zihin kalır. Erteleme alışkanlığı kimileri için ilk etapta zaman yönetimi problemi gibi gözükse de işin temeli öyle olmayabilir çünkü, bu durum planlama hatalarından öte, duygularla alakalı. Öyleyse, daha fazla ötelemeden yapabileceklerimiz üzerinde düşünelim.
Başarısızlık korkusu, biz farkında dahi değilken bahaneler üretmemize sebep olabilir. Henüz yüzleşilmeyen görevler, gözümüze olduğundan büyük görünebilir. Yetersizlik hissi, bilgisizlik hatta mükemmeliyetçilik gibi nedenler bizleri hayalî işler uydurmaya sevk edebilir. Mesela, tam da çalışmaya başlayacakken uzun zamandır ihtiyaç duyulmadığı hâlde aniden, raflardaki kitapların düzenlenmesi gerekebilir! Mücadele, oyun alanından kaçtıkça derinleşir.
Anlık mutluluklar, uzun vadeli başarılara tercih edilmemelidir. Oyun oynamak, arkadaşlarla dışarıya çıkmak gibi aktiviteler çalışmaya oranla çekici gelse de her şeyi, zamanında yaşamaya özen göstermek gerekir. Dikkat dağıtıcılar bizi bu denli kuşatmışken onlara yüz çevirebilmek, öz disiplin göstergesidir. Aslında, esas mücadele içimizde yatıyor. Anı yaşamakla, anlık yaşamak arasında hatırı sayılır bir fark var.
Başlamak, ertelemenin düşmanıdır. İlk zorluk, başlamaktır. Suyun soğukluğuna alışmak yalnızca birkaç saniyedir. Havuz başında dakikalarca beklemek, süreci uzatmaktan başka hiçbir şey getirmez. Arkamızdan usulca yaklaşıp bizi suya ittirecek bir neden beklemek mantıksızdır. İlham perisi, çalışma isteği ya da adına her ne derseniz… Kendimizi suya ittirecek olan yine kendimiziz. İşe dair eksiklerimiz varsa bunları tamamlamakta ve bir an önce yola koyulmakta fayda var. İhtiyacımız olan şey biraz cesaret.
Sürekli zamana bırakmak, zamanla pes etmeyi getirir. Bunun yerine nihai amaçlarımızın yanı sıra kısa vadeli küçük hedefler oluşturmak ve onları gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşamak, ihtiyacımız olan öz güveni bize getirebilir. Tıpkı yaptığımız gibi belki de ilham perisi bizim harekete geçmemizi bekliyordur. Belki de işler sandığımız kadar zor değildir. Belki de kötü düşünceleri susturup yalnızca gerekeni yapmaya odaklanmak, problemi çözer. Belki de hızlı gelişmenin sırrı, kendimizi zorlamaktır. Ne de olsa hayat, ertelemek için çok kısa.
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapibus leo.
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapibus leo.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, ertelemek yok. 🙂
Alper